İntikam, nefret, acı... Bunlar bir filmde olmazsa olmazlar arasında bunu hepimiz biliyoruz. Ama bu özellikleri taşıyan karakterin, bizim iyi karakterimiz olması biraz alışılmışın dışında. Bu film size iyi şeyler hissettirmeyebilir, psikolojinizi bozabilir, midenizi kaldırabilir... O zaman neden öneriyorsun diyeceksiniz haklı olarak ama her şeye rağmen izlenmeyi hak ettiğini düşünüyorum.
Bugün size bahsedeceğim filmin iki versiyonu var. biri 1978 yılında çekilmiş ve çok başarılı bir film. Ama ben size daha güncel olanından, 2010 versiyonundan bahsetmek istiyorum. Bir kadın düşünün. Kaldırabileceğinden çok daha fazla şeyler yaşayan bir kadın... Acının büyüklüğü ona neler yaptırabilir? Filmin en başından en sonuna kadar tüyleriniz diken diken olacak, kanınız donacak, inanamayacaksınız. Ana karakterimiz Jennifer (Sarah Butler) kendi halinde bir yazardır. Daha iyi şeyler yazabilmek için her şeyden uzakta, sessiz, sakin bir yerlere gitmeye karar verir. Bundan sonra başına gelecekleri bilseydi eminim onları yaşayacak olmasındansa bileklerini keserdi.
Jennifer yeni evine taşınacağı gün aynı kasabadan birkaç adamla karşılaşır. İşte o karşılaştığı adamlar hayatını bir anda cehenneme çevirecek adamlardır. Birkaç gün sonra Jennifer'ın evini basarlar ve olayla ondan sonra başlar.

Bir izleyici olarak şunu söyleyebilirim, Sarah Butler hayat verdiği Jennifer karakterini o kadar güzel ve gerçekçi oynamış ki, olayları televizyon ekranından değil de hemen yaşandığı yerden izliyormuşsun hissine kapılıyorsun. Her an kalkıp engel olmak, dur demek, çığlık atmak hatta belki de birilerini öldürmek istiyorsun. Bunları sana hissettiren bir filmi sonuna kadar izlemek çok zor. Hatta bir yerlerde okuduğum habere göre Sarah Butler girdiği role kendini o kadar kaptırmış ki, ağlamak zorunda olduğu sahnelerden sonra ağlamayı kesememiş, sinir krizlerine girmiş ve bir rol arkadaşının dişini kırmış (filmi izleyenler, diş kırma olayının hangi sahnede gerçekleştiğini anlayacaktır). Yalan yok, bir bayan olarak o rolü üstlenmek, oynamak çok çok çok zor olmalı bunu anlayabiliyorum filmi izlerken. Herkes anlayacaktır. O yüzden Sarah Butler o mükemmel oyunculuğu ve casareti için tebrik edilmeli.
Film bir tecavüzü ve sonra olan olayları içeriyor. Her sahnesi ustaca düşünülmüş. Belki birkaç yerde mantık hatası olabilirdi ama hoş görmek lazım. Sonuçta izletilmek istenen asıl şey bence kesinlikle hakkıyla işlenerek izletilmiş. Sadece Sarah Butler da değil, diğer karakterlerimiz de kendilerine verilen o iğrenç karakterleri ustaca hayata geçirmişler. Karakterler, gerçek hayatta karşılaşırsanız gözünüzü kırpmadan öldürebileceğiniz tipler. Her yerlerinden kötülük akıyor. Gördüğünüz ilk anda onlarda uğursuz bir şeyler olduğunu anlıyorsunuz. Huzursuz ediyorlar.

Filmin devamı ise insanın midesini kaldıracak kadar gerçekçi intikam sahneleriyle dolu. Ama o kadar nefret ediyorsunuz ki karakterlerden, başlarına gelenleri ne kadar tiksiniyor olsanız da gözünüzü kırpmadan seyrediyorsunuz. Başlarına gelen her şeyi hak ettiklerini düşünüyorsunuz. Aynı zamanda asıl karakterimiz Jennifer'ın içinde yaşattığı başka bir kadını da görme fırsatı yakalıyorsunuz. Filmin başında çok farklı, devamında çok çok farklı bir Jennifer izliyoruz. Bunu ustaca hayata geçiren Sarah Butler'ı yine tebrik etmek istiyorum. Muhteşemdi.
Size filmin sonunda ne olduğundan ya da Jennifer'ın neler yaptığından bahsetmek istemiyorum. Sadece izleyin ve görün. İzleyin ve dökülen kanın sizi tatmin ettiğini gördükçe şaşırın. Birilerinin vahşice ölmesi size zevk verecek. I Spit on Your Grave / Mezarına Tüküreceğim bu günün size tavsiye ettiğim gerilim filmi. Açın izleyin derim.